Broken Rose

Broken Rose

Wednesday, February 21, 2007

Rüzgar

Dün vapurla karşıya geçiyorduk. Birer sigara içmek için dışarı çıktık, insanı uçuracak bi rüzgar vardı ve ben vapurun kuytu köşesinden çıkıp denize iyice yaklaştım, rüzgarı yüzümde hissetmek istedim. Öyle sert ve hızlı çarpıyordu ki yüzüme... Bi yandan da denizden sıçrayan sular ve yağmur damlaları birbirine karışmıştı... Ama hiç yüzümü yakmıyordu, hatta ruhuma ve kalbime iyi bile gelmişti, üstümdeki ağırlığı atmıştı. Ama ben yinede o rahat hissettiğim zamanda bile, hafiflediğim zamanda bile ilk onu düşündüm; havanın ne kadar dondurucu olmasından önce,iliklerime kadar donmamdan önce, puslu havanın içinden kız kulesinin ışıklarının süzülmesinden önce, köprünün ihtişamından önce, herşeyden önce... Sanırım ben saplantılı bi insan haline geldim. Kendimi özgür bırakamıyorum, düşüncelerimi özgür bırakamıyorum. Hayatı akışına bırakamıyorum. Belki de hayatım aksın gitsin, düşüncelerim özgür kalsın diye kendimi rüzgara bıraktım ama ne çare ki rüzgarın kuvveti bile buna yetmedi, bütün bi rahatlık, özgürlük belli bir süre içinde kısılıp kaldı. Zamana yayılamadı ve beni yine terk etti, azıcık kendini gösterdi ve tadını damağımda bıraktı. Bana öyle geliyor ki rüzgar da insanlara benzemiş, bencilleşmiş... Aynı onlar gibi bana güzel bir anı tattırıp daha sonra o anı geri aldı...Ne vardı ki o da beni yalnız bırakmasaydı, ben ona kötü birşey yapmadım ki, esintisine bir çöp karıştırmadım ki, neden herkes gibi o da bana acı çektirmek istedi ki?...

Esra Kaya 2005

No comments: